Türkiye'nin Yurt Dışındaki Diasporaya Yönelik Gözetimi Artıyor


İsviçre Mülteci Yardımı (SFH) tarafından hazırlanan,18 Mayıs 2024 tarihli rapora göre, Türkiye'nin yurt dışındaki muhalif diasporaya yönelik gözetim faaliyetleri son yıllarda kayda değer bir artış gösterdi. 

Raporda, özellikle 2016'daki darbe girişiminin ardından, Türk istihbarat teşkilatlarının (MİT) Batı Avrupa ülkelerinde yürüttüğü operasyonların yoğunlaştığı belirtiliyor.

Raporda, Almanya'da yaklaşık 800 MİT mensubunun görev yaptığı ve 2017 itibarıyla 6000 kadar muhbirin Türkiye lehine çalıştığı ifade ediliyor. Türk hükümetinin, darbe girişimi sonrasında Avrupa'da yaşayan muhalifleri hedef alan geniş çaplı bir izleme ve fişleme faaliyeti yürüttüğü belirtiliyor. Bu faaliyetler kapsamında, Türkiye'nin çeşitli ülkelerdeki büyükelçilik ve konsolosluklarının istihbarat merkezi olarak kullanıldığı da vurgulanıyor.

Raporda ayrıca, Türkiye'nin son yıllarda Interpol üzerinden de muhaliflere yönelik baskılarını artırdığına dikkat çekiliyor. Özellikle Kürt hareketiyle bağlantılı olan veya Fethullah Gülen hareketine mensup olduğu iddia edilen kişilere yönelik kırmızı bültenler çıkarıldığına dair kanıtlar sunuluyor. Bu kişilerin, bulundukları ülkelerde gözaltına alınma ve Türkiye'ye iade edilme riskinin arttığına işaret ediliyor.

Uzmanlar, Türkiye'nin son dönemde yurt dışındaki muhaliflere karşı izlediği bu politikaların, ülkede baskı ve sindirme politikalarının bir uzantısı olarak değerlendiriyor. Türk istihbaratının, Avrupa'da faaliyet gösteren Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarını yakından takip ettiği, bu kişilere yönelik operasyonların arttığı ve hatta bazı durumlarda kaçırılma ve zorla Türkiye'ye getirilme vakalarının yaşandığı belirtiliyor.

Özellikle, 2022 yılında Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla Avrupa'da güvenlik dengelerinin değişmesi, Türkiye'nin bu operasyonlarını daha da yaygınlaştırmasına zemin hazırladı. Raporda, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılım sürecinde Türkiye'nin bu ülkelerde yaşayan muhaliflerin iadesini şart koştuğu ve bu taleplerin diplomatik baskı aracı olarak kullanıldığı da yer alıyor.

Bu gelişmeler, Türkiye'nin yurt dışındaki vatandaşlarına yönelik baskıcı politikasının, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından ciddi endişeler doğurduğunu gösteriyor. Uzmanlar, uluslararası toplumun Türkiye'nin bu faaliyetlerine karşı daha dikkatli ve tedbirli olması gerektiğini vurguluyor. 

Rapor, Türkiye'nin yurt dışındaki diasporayı yakın takibe aldığı, bu kişilere yönelik cezai yaptırımlar uyguladığı ve Interpol aracılığıyla uluslararası düzeyde baskı oluşturduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin bu politikalarının, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının güvenliği ve özgürlüğü açısından ciddi riskler taşıdığı ifade ediliyor.

Yorumlar